|
|
|
Sayfalar |
|
|
|
|
|
|
|
Kuran Ahlakı: Şeytan İnsanları Düşünmekten Alıkoyar |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
“Gerçek şu ki, Şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinini. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.” (Fatur Suresi, 6)
Düşünme yeteneği, insana dünya hayatında verilen en büyük nimetlerden biridir. Çünkü insan, ancak derin düşünerek Allah'ın sonsuz gücünün, kainattaki kusursuz sanatının farkına varır. Bu nedenle tüm hedefi insanları gaflete düşürerek Allah'ın yolundan saptırmak olan şeytanın en sinsi oyunlarından biri insanları düşünmekten alıkoymaktır.
Düşünen bir insan; dünya üzerindeki her ayrıntının pek çok hikmetle yaratıldığını, ölümün yakın olduğunu ve dünya hayatında yerine getirmesi gereken bazı sorumlulukları olduğunu kavrar. Kuran'da "(Bu Kur'an,) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır." (Sad Suresi, 29) ayetinde olduğu gibi pek çok ayette ancak düşünen insanların öğüt alabileceği, Allah'ın varlığının delillerini yalnızca onların görebileceği bildirilmiştir. Ancak bazı insanlar, ömürleri boyunca derin düşünmekten şiddetle kaçınırlar. Bunun bir sonucu olarak da Allah'ın Kuran'da bildirdiği hükümlerden ve ahlaktan uzak bir yaşam sürer, dünyada ve ahirette büyük bir kayıp içerisinde olurlar.
Düşünmemenin Getirdiği Gaflet Hali
İnsanların bir kısmı, düşünmenin hayatlarına ve kurulu düzenlerine zarar vereceğine inanırlar. Bu yanlış anlayışa göre, kendilerine dünya hayatlarındaki sorumluluklarını hatırlatmak, içinde bulundukları gaflet halinden onları çıkarmak, onlara verilebilecek en büyük zararlardan biridir. Çünkü düşünmemek, insanı zihnin tamamen boşaltıldığı bir çeşit uykunun içine sürükler. Gaflet içerisindeki kişiler de böyle bir uykudan uyanmak istemezler. Bu uyku, adeta bir büyü gibi kişiye Allah'a karşı tüm sorumluluklarını, kendisinin niçin var olduğunu, hayattaki amacını, bir gün öleceği gerçeğini unutturur.
Bu uykunun başka bir türü ise, dünya hayatının günlük ve rutin işlerine kendini kaptırmaktır. Belki bu insanlar, gün içinde pek çok şey düşünüyor, karar veriyor ya da çözümler üretiyor gibi gözükebilirler; ama din ahlakına göre yaşamıyorlarsa gerçekte düşündükleri konular günlük koşuşturmacanın ayrıntılarından başka birşey değildir. Bu düşüncelerin hiçbiri insanın yaratılış amacı, dünya hayatının gelip geçici olduğu ve her canlının bir gün gelip toprak olacağı ile ilgili değildir. Ezberlenmiş, öğretilmiş, kalıplaşmış, alışılmış hareketler, konuşmalar ve tavırlar, bu insanların tüm hayatını o kadar kaplar ki, kendileri için hayati öneme sahip gerçekler üzerinde düşünmeye gerek dahi duymazlar.
Dünya Üzerindeki Herşeyin Bir Yaratılış Amacı Vardır
Bazı insanların dünya hayatına kendilerini kaptırarak sonsuz yaşamlarını sürdürecekleri ahiretteki yaşamlarını unutmaları ve bu hayat için bir çaba harcamamaları büyük bir hatadır. Çünkü dünya üzerindeki herşey bir amaç üzerine var edilmiştir. Allah kainattaki her ayrıntıyı insanların üzerinde düşünmeleri için yaratmıştır. Nitekim Allah Kuran'da, "ölümü ve hayatı kimin daha güzel davranışta bulunacağını denemek için" yarattığını bildirmiştir. (Mülk Suresi, 2)
İnsan kısa dünya hayatı boyunca tüm yapıp ettikleriyle denenmektedir. Kendisini yaratan ve ölümünden sonra tekrar diriltip, hesaba çekecek olan Allah'a karşı büyük bir sorumluluğu vardır. Kuran'ı okumak, dinlemek, ayetler üzerinde düşünmek ve hükümleri anlayıp uygulamak da iman eden bir kişinin en başta gelen sorumluluklarından biridir. Allah bu gerçeği bir ayette şöyle haber verir:
"Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?" (Müminun Suresi, 68)
Düşünmeye Başlayan İnsan Neleri Fark Etmeye Başlar?
Düşünen kişi, kainattaki bu kadar ince nizamın ve kusursuz sistemlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğine, var olan herşeyin bir Yaratıcısı olduğuna kanaat getirecektir. Çevresindeki yaratılış mucizelerini derin derin düşündükçe Allah'ın varlığının delillerini, O'nun yarattığı detaylardaki hikmetleri görerek Allah'a teslim olacak ve Allah'ın izniyle sadece O'nun rızasını kazanmak için yaşayacaktır.
Şeytan İnsanları Düşünmekten Nasıl Alıkoyar?
Şeytan insanların gaflet içinde bir hayat sürmelerini, Allah'ın ayetlerinden uzak durmalarını, bunun için de düşünmemelerini ister. Şeytanın bu hedefi Kuran’da şeytanın dilinden şöyle haber verilmiştir:
"... onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım..." (A'raf Suresi, 16-17)
Şeytan bu nihai hedefine ulaşmak için insanları gaflet haline düşürecek çok özel ortamlar hazırlar. Bunun için insanların zayıf yönlerini kullanarak ince planlar yapar, senaryolar oluşturur ve bunları insan nefsinin en çok hoşlanacağı, en çok zevk alacağı hale getirmeye çalışır. Din ahlakından uzak insanlar da böyle ortamlarda, iman eden kişilerin aksine Allah'ı unutarak (Yüce Allah'ı tenzih ederiz), ahireti hiç düşünmeyerek gaflet içinde bir ruh haline girerler.
Düşünmekten Kaçan İnsanları Neler Bekler?
Düşünmekten kaçan insanlar yaşamlarını Kuran'da bildirilen hükümlere ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetine uygun şekilde değil, şeytanın telkinleri altında geçirirler. Ancak Allah'ın takdir ettiği zaman geldiğinde gaflete kapılıp gerçeklerden kaçan bu insanlar, ölüm meleklerini hiç beklemedikleri bir anda karşılarında gördükleri zaman artık herşey için çok geç olacaktır. Çünkü kişi dünya hayatını boş amellerin peşinde, çirkin tavırlarla geçirmiş ve Kuran ayetlerini düşünmekten şiddetle kaçmıştır. Düşünmemek için türlü yöntemler denemiş, şeytanın oyunlarına kanmıştır. Oysa ölümü, hayatın geçiciliğini, Allah'a karşı sorumluluklarını düşünen bir kimsenin böyle gafil bir hali kabullenmesi mümkün değildir. Allah'ın her an canını alabileceğini bilen, ölümün ne kadar yakın olduğunun farkında olan, ağzından çıkan her sözden, aklından geçen her düşünceden ve yaptığı her hareketten hesaba çekileceğinin şuurunda olan bir kişi, nasıl bir ortamda olursa olsun bu gerçekleri unutmaz, aklından çıkarmaz ve gaflete kapılmaz.
Sonuç: İnsanın Düşünmesini Engelleyen Tüm Nedenleri Ortadan Kaldırması Şarttır
Bir kişinin çevresinde bulunan kişilerin düşünmemesi ve gerçeklerden gafil olarak yaşaması o kişinin de derin düşünmekten kaçınması için geçerli bir mazeret olamaz. Çünkü her insan kendi başına müstakil bir varlıktır ve Allah'a karşı tek başına sorumludur. Unutmamak gerekir ki, Allah insanları dünya hayatında denemektedir. Diğer kişilerin duyarsızlığı, düşünmeyen, akletmeyen, gerçekleri göremeyen insanlar olmaları da çoğu zaman bu imtihanın bir parçasıdır. Ve samimi olarak düşünen bir insan, "insanların büyük bir bölümü düşünmüyor ve bunların farkında değil, neden bir tek ben düşüneyim" demez. Hatta insanların büyük bir bölümünün içinde bulunduğu gafleti düşünerek ibret alır ve onlardan biri olmaktan Allah'a sığınır. Diğer insanların içinde bulundukları durumun kendisi için bir mazeret olamayacağını anlar.
Dünya hayatında düşünerek gerçekleri görmekten kaçınan insanların düşünecekleri, hem de "derin ve iyiden iyiye" düşünecekleri ve gerçekleri tüm açıklığı ile görecekleri bir gün mutlaka gelecektir. Ancak o günkü düşünmeleri onlara hiçbir yarar sağlamayacak, hatta onları kahredecektir. Allah bu insanlar hakkında Kuran'da şöyle bildirir:
"Ancak o, 'her şeyi batırıp gömen büyük-felaket' (kıyamet) geldiği zaman. O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir." (Naziat Suresi, 34-36)
Bu nedenle her insanın düşünmesini engelleyen nedenleri ortadan kaldırarak, samimi ve içten bir şekilde Allah'ın yarattığı her olay ve her varlık üzerinde düşünmesi, şeytanın vesveselerinden Allah'a sığınarak düşündüklerinden kendisi için bir öğüt ve ders çıkarması gerekir.
Düşünen insan Allah'ın yaratış sırlarını, dünya hayatının gerçeğini, cennet ve cehennemin varlığını, olayların iç yüzünü kavrar. Allah'ın razı olduğu bir insan olmanın önemini daha iyi anlar, din ahlakını gereği gibi yaşar, gördüğü herşeyde Allah'ın sıfatlarını tanır, insanların büyük çoğunluğunun değil, Allah'ın emrettiği şekilde düşünmeye başlar. Bunun sonucu olarak da hem güzelliklerden herkesten çok daha fazla zevk alır, hem de gereksiz kuruntulara, dünyaya yönelik hırslara kapılarak kendini sıkıntıya sokmaz.
"Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Saat |
|
|
|
|
|
|
|
Sayın Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın Röportajlarını İzlemek İçin Tıklaynız... |
|
|
|
|
|
|
|
Merak Ettiğiniz Konuları Harun Yahya(Adnan Oktar)'nın Sitelerinde Arama Yapmak İçin: |
|
|
|
Bugün 84 ziyaretçi (126 klik) kişi burdaydı! |