|
|
|
Sayfalar |
|
|
|
|
|
|
|
Müminlerin Yüzlerindeki Mutluluğun Sırrı: Herşeyin Hayırla Yaratıldığını Bilmek |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Her insanın hayatta yaşamayı en çok arzu ettiği duygular, huzur, mutluluk ve neşedir. Ancak bu güzel duyguları sadece samimi Müslümanlar gerçek anlamda yaşayabilirler. Çünkü müminler olaylara daima hayır ve hikmet gözüyle bakarlar. Karşılaştıkları her olayı Yüce Allah'ın yarattığını bilirler. Bu sırrı bilmeleri huzurlarının, neşelerinin ve mutluluklarının sürekli olmasını ve Allah'ın izniyle ruhlarındaki bu huzurun yüzlerine de yansımasını sağlar.
Yüce Allah dünya hayatındaki imtihanı, ancak aklını kullanan insanların mutlu olacakları şekilde yaratmıştır. Bu imtihanın, aslında çok sade, çok anlaşılır, Allah'ın izniyle çok kolay çözülebilecek bir sistemi vardır. Ama Allah'ın Kuran'da bildirdiği gözle bakıp, Kuran'da haber verilen bilgiyi samimiyetle kullanmayanlar, imtihanda saklanan bu sadeliği ve kolaylığı göremezler. Bu yüzden de hayatlarının büyük bölümünü sıkıntı içinde; cansız, bitap ve mutsuz şekilde geçirirler. Bu kimseler herhangi bir zorlukla karşılaştıklarında, bunu mutlaka müthiş karmaşık, aşılması zor ve çözümsüz gibi değerlendirirler. Bu bakış açıları adeta bir refleks halini almış gibidir. Zorluklar karşısında, ikinci bir bakış açısıyla hareket etmek neredeyse hiç akıllarına dahi gelmez. Oysa müminler, her zaman Allah'a samimi bir şekilde iman etmenin, yalnız O'nu dost ve veli edinmenin huzurunu yaşarlar. Yüce Allah, müminlerin göstermiş olduğu bu güzel ahlaka ve Kendisine olan içten bağlılıklarına karşılık, onları dünyada da güzel bir hayat ile müjdelemiştir. Tabii ki bu “güzel hayat”, hem “maddi” hem de “manevi” anlamdadır. Duydukları manevi mutluluk, onların sağlıklı ve güzel görünmelerinin en önemli ve en büyük kaynağıdır. Müminlerin sahip olduğu güzellik, Allah'ın onlara vermiş olduğu “nuru” dur. Bu nur sayesinde müminlerin yüzleri hep aydınlık ve temizdir. Allah, müminlere vermiş olduğu nuruyla, onları inkarcılardan farklı ve üstün kılmış ve onlara etkileyici bir manevi güzellik ve imani bir heybet vermiştir. Bu nedenle tüm müminler, Allah'ın bir lütfu olarak temiz ve etkileyici bir görünüme sahiptirler. Nitekim Allah, "…Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir…" (Fetih Suresi, 29) ayetiyle, müminlerin yüzlerindeki imanlı ve huzurlu ifadenin, toplumda onları fark ettirecek bir özellik olduğunu haber vermiştir.
Müminlerin Huzurlu ve Mutlu Olmasına Vesile Olan İmani Gerçekler
İman etmeyenlerle kıyaslandığında, müminlerde huzur ve neşe kaynağı oluşturan olayların son derece farklı sonuçlar meydana getirmesi, müminin Kuran ahlakının gereklerini çok iyi bilmesi ve bunlara çok samimi iman etmiş olması nedeniyledir. Bu imani gerçekler şunlardır:
- Allah'ın sonsuz akıl sahibi olduğunu,
- Allah'ın sonsuz adaletli olduğunu,
- Yeryüzünde meydana gelen büyük küçük her olayı Allah'ın yarattığını,
- Allah'ın sonsuz merhametli, şefkatli ve bağışlayan olduğunu,
- Allah'ın tüm dualara en güzel şekilde karşılık vereceğini,
- Allah'ın zorluk ve sıkıntı içinde olan kullarına İlahi yardımını ulaştıracağını,
- Dolayısıyla sonsuz akıl, adalet, merhamet, sevgi ve yardım sahibi olan Rabbimiz'e teslim olup güvenmenin büyük bir kolaylık olduğunu,
- İnsanın kaderini yaşadığını ve binlerce kez dünyaya gelecek olsa, yine hiç değişmeden aynı kaderi yaşayacağını ve kaderin de mümin için en mükemmel şekilde yaratıldığını,
- İnsanın çevresinde gördüğü varlıkların hiçbirinin kendilerine ait müstakil güçleri olmadığını; her varlığın Allah'ın takdir ettiği davranışlarda bulunup Allah'ın emrettiği sözleri söylediğini,
- Allah'ın her olayı inananlar için binlerce hayır ve hikmetle yarattığını,
- Hayrın ve şerrin yalnızca Allah'tan olduğunu; insanların kendilerinden yana ne bir zararı engellemeye ne de yarar sağlamaya güç yetiremeyeceklerini,
- Bu sebeple insanın kendisine de kızmaya hakkının olmadığını; kendisinin de kaderini yaşayan aciz bir insan olduğunu; Allah'ın dilemesi dışında bir şey yapmaya güç yetiremeyeceğini,
- Allah'a tevekkül etmenin, her olayda hayır ve hikmet görmenin Kuran'a göre farz olduğunu,
- Aynı şekilde mutsuz, bedbaht olmanın; hüzne, üzüntüye kapılmanın Kuran ahlakında yeri olmadığını,
- Zorluk ve sıkıntıların, ahiret sevabı açısından insanlar için büyük bir nimet olduğunu ve bunlara karşı güzel bir sabır gösterebilmenin gerçek iman alameti oluşturduğunu,
- Kuran'da, müminlerin mutlaka çok çetin denemelerle imtihan edileceklerinin bildirildiğini; dolayısıyla insanın yaşadığı zorlukların da bu ayetlerin birer tecellisi olduğunu,
- Nefsin insana düşman olduğunu ve nefse karşı imani bir mücadele vermenin, Allah sevgisinden dolayı nefsin kötülüklerini yenmenin, Allah Katında çok güzel karşılığı olacağını,
- Şeytanın insana savaş açtığını, nefse zor gelen olayları mümini saptırmak için kullanacağını, ona yenilmenin, onun telkinlerini kabul etmenin ve onun ahlakını benimsemenin Müslüman tavrı olmadığını,
- Nefse zor gelen olayların, sıkıntı ve zorlukların müminin Allah'a olan sevgisini, saygısını, sadakat ve bağlılığını gösterebilmesi için çok değerli fırsatlar olduğunu bilmektir.
Müminin Her Ortam ve Koşulda Kayıtsız Şartsız Allah'a Tevekkül Ettiğini Gösteren İşaretler
Dünyadaki tüm insanlar kişinin lehinde olsa, tüm olaylar kişinin lehinde gelişse, insanın her istediği, tam dilediği şekilde gerçekleşse ama, -Allah korusun- Allah bu kişiden razı olmasa, bu kimse tek bir an bile huzurlu, mutlu olamaz. Ama Allah'ın razı olacağını umabileceği bir ahlak gösterse, zorluklar sıkıntılar karşısında Allah için güzel bir sabır, tevekkül ve teslimiyet gösterse, fakat insanların hiçbiri ondan razı olmasa, bu kişi yine de hiç görülmemiş bir neşe, mutluluk, huzur ve sevinç içerisinde yaşar. Bir insanın böyle bir ahlak yaşadığının alametleri ise maddi manevi her açıdan kişinin üzerinde görülür. Bu alametlerin en önemlilerinden bazıları şöyledir:
Böyle bir kişinin üzerinde iman sevinci, iman neşesi ve aydınlığı vardır.
Nimetle karşılaştığında nasıl bir ahlak gösteriyorsa, zorlukla karşılaştığında da aynı akıllı, olgun, itidalli, neşeli, dengeli tavrını sergiler.
Hiçbir zaman sözlerinde, mantık örgüsünde bir bozulma görülmez. Asla Kuran ahlakına uygun olmayan; iman ahlakıyla, tevekkülle, Allah'a teslimiyetle bağdaşmayan üsluplar kullanmaz. Asla Kuran ahlakında yeri olmayan, ümitsiz, çaresiz, çözümsüz, acze düştüğünü anlatan sözler kullanmaz.
Mutlaka Allah'tan yana, imandan, Kuran ahlakından yana bir tavır gösterir. Allah'a güvendiğini, kaderin tam şuurunda olduğunu, Allah'ın yarattığı her türlü olayda hayır ve hikmet gördüğünü belirten; tüm insanların ve tüm olayların Allah'ın kontrolünde geliştiğini bilen ve Allah'ın samimi iman edenlere mutlaka yardım edeceğinden emin bir ahlak içerisindedir.
Dünya hayatının geçiciliğini ve müminin asıl sonsuz hayatını ahirette yaşayacağını bilir. Bu yüzden de dünyada maddi manevi kayba uğramaktan asla endişeye kapılmaz. Tüm bu eksikliklerin ahirette ona kazanç sağlayacağını unutmaz. Bu yüzden de canına, malına gelen her türlü zorluk ve sıkıntıyı birer nimet olarak görür.
Her ne kayba uğrarsa uğrasın, nasıl bir sıkıntı içerisinde olursa olsun, Allah'ın rızasını, hoşnutluğunu, sevgisini, dostluğunu kazanabilme umudu ona tüm dünya nimetlerinin üzerinde bir sevinç, mutluluk ve mutmainlik verir.
Herşeyde hayır gören, zorluk ve sıkıntıların Allah'tan olduğunu bilen ve bunları sevinçle karşılayan bir insan, çevresine karşı da her zaman sevgi doludur. Yaşadığı hiçbir şey müminin itidalini, neşesini, dengesini bozmadığı için, kendisine zorluk çıkaran, sıkıntı verici tavırlarda bulunan, kötü ahlak gösteren kimselere karşı dahi çok üstün bir sevgi derinliğiyle yaklaşır. Bu kişilere karşı kızgınlığa kapılıp Kuran ahlakından asla uzaklaşmaz. İnsanların yaptıkları hataları da Allah'ın yarattığını ve Allah'ın tüm bunları hayırla yarattığını bilir. Bu sebeple de insanlara karşı tavrında asla bir olumsuzluk görülmez. Tam tersine bu samimi iman gücünden dolayı çevresindeki insanlara karşı daima şefkatli, merhametli, affedici, alabildiğine sevgi dolu bir ahlak sergiler.
Bediüzzaman'ın Dilinden Her şeyde Hayır Görmenin Önemi
Üstad Bediüzzaman Said Nursi arkadaşları için yazdığı notlarda cennete kavuşmayı uman bir insan olarak zor koşullara karşı nasıl sabırlı olduğunu, olayların her zaman güzel ve hayırlı yönlerini nasıl görebildiğini şöyle ifade eder:
"Aziz, sıddık, sebatkar ve vefadar kardeşlerim!
Sizi üzmek veya maddi bir tedbir yapmak için değil, ortak manevi duanızdan daha ziyade istifadem için ve sizin de daha ziyade soğukkanlılık ve tedbir ve sabır ve tahammül ve şiddetle dayanışmanızı muhafaza için bir halimi beyan ediyorum ki: Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir'de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat eylemişler, ta hiddetimden ve işkencelerine karşı "Artık yeter" dememden bir bahane bulup, zalimane tecavüzlerine bir sebep göstererek yalanlarını gizlesinler. Ben, harika bir İlahi lütfun bir eseri olarak şükrederek sabrediyorum ve etmeye de karar verdim. Madem biz kadere teslim olup, bu sıkıntıları "işlerin en hayırlısı zorlu olanıdır" sırrıyla ziyade sevab kazanmak yönüyle manevi bir nimet biliyoruz; madem geçici, dünyevi musibetlerin sonları genellikle ferahlı ve hayırlı oluyor; ve madem hakkelyakin derecesinde yakını bir kat'i kanaatımız var ki: Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve cennet gibi güzel ve ebedi saadet gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile övünerek, şükrederek bir manevi mücadele yapıyoruz diye şikayet etmemek lazımdır." (Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Onüçüncü Şua, s.311-312)
Rabbimiz müminlerin her an imani bir neşe sahibi olmalarına vesile olan tevekküllerini bir ayette şöyle bildirmektedir:
“De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler."” (Tevbe Suresi, 51)
Ahiret Günü Müminler ve İman Etmeyenler Arasında Yaşanacak Farklılık
Müminler ile iman etmeyenlerin yüzlerindeki fark, dünyada olduğu gibi ahiret gününde de ortaya çıkacaktır. Yüce Allah bu durumu şu ayetlerle haber verir:
“O gün yüzler ışıl ışıl parlar. Rablerine bakıp-durur. O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.” (Kıyamet Suresi, 22-25)
Sonuç
Dünya hayatındaki imtihana sonsuz rahmet sahibi Allah'ın Kuran'da bildirdiği bakış açısıyla yaklaşan bir insanın hayatının hiçbir bölümünde karmaşaya, çözümsüzlüğe; zorluktan ya da sıkıntıdan olumsuz yönde etkilenmeye yer yoktur. Allah'a inanan bir insanın inandığı kesin gerçekler vardır. Bu bilgiler, müminin vicdanını kullanarak Kuran ahlakına uygun kararları almasını sağlar. Dolayısıyla böyle bir kişinin iman ettiği Kurani gerçekler hayatının her anında bu kişiyi etkisi altına alır. Karşısına bir engel ya da zorluk çıktığında, Kuran'ın öğrettiği bu ahlakı yaşadığı için, dünyanın en zor imtihanları, en çözümsüz görünen, en kapsamlı sorunları dahi ona çok sade ve aşılması kolay gelir. Hatta öyle ki, iman gözüyle bakmayanlara büyük mutsuzluklar, hüzün, keder ve sıkıntı sebebi olan olaylar, bu bakış açısından dolayı mümine huzur, neşe, mutluluk verir. Çünkü müminler herşeyin kontrolünün Yüce Allah'ın iradesinde olduğunu bilirler. Samimi iman sahiplerinin bu üstün ahlakı Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
“Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resûlü'nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” (Ahzab Suresi, 22) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Saat |
|
|
|
|
|
|
|
Sayın Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın Röportajlarını İzlemek İçin Tıklaynız... |
|
|
|
|
|
|
|
Merak Ettiğiniz Konuları Harun Yahya(Adnan Oktar)'nın Sitelerinde Arama Yapmak İçin: |
|
|
|
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı! |