|
|
|
Sayfalar |
|
|
|
|
|
|
|
Tamahkarlık Küçültücü Bir Özelliktir |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
- Tamahkarlık ne demektir?
- Küçük-büyük her türlü çıkara tenezzül eden tamahkar insanları, dünya hayatında ve ahirette nasıl bir karşılık beklemektedir?
- Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), tüm Müslümanları tamahkarlığa karşı nasıl uyarmıştır?
Allah Kuran’da insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları gerektiğini, indirdiği hükümlerle ve peygamberlerin hayatlarından örnekler vererek bildirmiştir. Ayetlerde insanlara asıl amaçlarının Allah’ın rızasını kazanmak olması gerektiği haber verilmiş ve sonsuz ahiret hayatlarını cennette geçirebilmeleri için din ahlakına uygun bir yaşam sürmeleri konusunda yol gösterilmiştir. Ancak Kuran ayetlerini gözardı ederek yaşamayı tercih eden kimseler, ahiret hayatını unutarak dünya menfaatlerini asıl amaçları haline getirirler. Bu şekilde sadece dünya hayatını gözetmek ve dünyevi çıkarlara hırsla sarılmak, insanlar için büyük bir aldanıştır. Dünya hayatına yönelik bu tür yanlış bir bakış açısına sahip insanların en belirgin özelliklerinden biri ise tamahkarlıktır.
Tamahkarlık İnsanı Daima Küçük Düşürür
Tamahkarlık gösterip basit menfaatler peşinden koşmak, insanı alçaltan bir tutumdur ve manen büyük zarara yol açar. Tamahkar bir kişi, hırsı yüzünden sahip olduğu üstün değerleri bırakarak değersiz şeylerin peşine düşer. Allah’ın rızasını, rahmetini ve sonsuz nimetlerle donatılmış cennetini istemek ve bunun için çaba göstermek yerine, dünyanın az ve geçici yararını ister. Hırsla dolu olduğundan ilerisini görmeyip sadece içinde bulunduğu anı, hemen elde edebileceğini düşündüğü menfaatleri gözetir. “Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.” (İnsan Suresi, 27) ayetinde buyrulduğu gibi ahireti göz ardı eder. Tamahkarlık gösterip mal, mülk, mevki hırsı ile menfaat peşinden koşmak, kişiyi basitliğe iter ve daima küçük düşürür. Oysa dünya menfaatlerine hırs göstererek sarılmak ve ona tamah etmek insan için büyük bir aldanıştır. Bu duruma düşmemek için ise nefsin istek ve tutkularına göre hareket etmemek gerekir.
Allah Kuran’da “... Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir...” (Enfal Suresi, 67) buyurmaktadır. Bir başka ayetinde ise Allah, mala mülke duyulan düşkünlüğe karşılık “... Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz...” (Kasas Suresi, 80) şeklinde buyurur. Çünkü kişi hırsına kapılınca hatalara ve kötülüklere iyice açık hale gelir. Kimi biraz daha fazla yiyecek, giyecek için, kimi daha fazla eğlenebilmek, daha yüksek bir hayat standardı elde edebilmek için, kimi ise daha yüksek bir mevkiye gelebilmek için inandığı değerlerden tavizler verir. Oysa bunların tamamı geçici ve önemsizdir.
İnsan bir tabak yemekle doymakta, tek bir gömleği yıllarca giyebilmektedir. Evi ne kadar büyük olursa olsun ancak küçük bir bölümünü kullanmaktadır. İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun insan böyle bir basitliğe asla yanaşmamalı, haysiyetli davranmalıdır. Şayet zor şartlar söz konusu ise çaba gösterip Allah’a tevekkül etmeli ama asla büyük ya da küçük hiçbir şeye tamah etmemelidir. İhtiyacı olan her şeyi yalnızca Allah’tan istemeli, yalnız O’na rağbet etmelidir. Allah bir ayetinde “Rabbiniz’den bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur...” (Bakara Suresi, 198) buyurmaktadır. Ayette de bildirildiği gibi, bir insan Allah’tan her türlü nimeti isteyebilir. Göklerde ve yerde olan tüm canlıların rızkını veren, onları yaratan ve yaşatan Rabbimiz, iman eden kullarına böyle güzel bir nimet vermiş ve onların dualarına karşılık vereceğini müjdelemiştir.
Daha Fazlasına Sahip Olma Hırsı İnsana Zarar Verir
Müslümanlar tamahkarlığın tam zıddı olan onurlu ve fedakar tavırlardan büyük bir zevk alırlar. Tamahkar insanlar ise kendilerinde olan nimetleri hırsla sahiplenir, şükretmeyi akıllarına getirmezler. Bu sebeple de bir türlü ellerindeki nimetlerden dolayı sevinç duyamazlar. Zihinlerinde hep daha da fazlasını elde etme arzusu vardır. Hatta ihtiyaçları olmasa bile yalnızca daha fazlasına sahip olma hırsı içinde yaşarlar ve çok küçük şeylere tamah edebilirler. Allah ayetlerde bu gerçeği haber verir ve bu insanların din ahlakını yaşamamakta ısrarlı olduklarına dikkat çeker:
“Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ‘kesin bir inatçıdır.” (Müddessir Suresi, 11-16)
Kendi ellerinde olanı harcamaktan çekinen ve ellerini sımsıkı tutan bu basit karaktere sahip insanlar, başkalarına karşı ise tam tersi bir tavır içindedirler. Allah Kuran’da “Eksik ölçüp tartanların vay haline, ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.” (Mutaffifin Suresi, 1-3) ayetleriyle onların tamahkarlıklarından kaynaklanan sahtekarlıklarını haber verir. Oysa bu, Allah’ın razı olmadığını Kuran’da bildirdiği ve insanları sakındırdığı basit bir tavırdır. Rabbimiz bir ayetinde “Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.” (Taha Suresi, 131) buyurarak iman eden kullarını uyarmış ve Kendi Katından vereceği nimetlerin daha hayırlı olduğunu hatırlatmıştır.
Ne Tür Davranışlar Tamahkarlık Olarak Değerlendirilir?
Tamahkarlık yalnız maddi birtakım değerlerle sınırlı bir kavram değildir. Verilen bir cevapta, sarf edilen bir sözde ve bunların yanı sıra pek çok ayrıntıda bu kötü ahlak kendini gösterebilir. Basit karakterli bir insan kendi deyimiyle “lafın altında kalmaz”; son sözü söylemeye tamah eder. Kimi insanlar her fırsatta konuşmalarının arasına yabancı dilden kelimeler ve vurgular serpiştirerek yabancı bir dil bildiklerini vurgulamaya çalışırlar. Düz ve sade anlatım yerine, söylemek istedikleri kelimenin Türkçesini hatırlayamıyor gibi yaparlar. İnsanlara gösteriş yapabilmek için birkaç kelimeye tenezzül ederler. Benzer şekilde marka, araba, yazlık gibi genelde sahip olunan maddi imkanları vurgulamaya yönelik konuşmaların hemen hemen çoğunun temelinde bu basitlik vardır. Halbuki böyle geçici dünya metalarına düşkünlük göstermek insan için büyük bir utanç vesilesi olmalıdır. Bu basitliğe tenezzül eden kişi ne kadar küçük duruma düştüğünü bilmelidir. Sahip olduğu herşeyin yalnızca göz açıp kapayıncaya kadar geçecek olan dünya hayatına ait olduğunu, ölümle birlikte sonsuza kadar tümünün geride kalacağını unutmamalıdır.
- Elde edilen çok küçük çıkarları kar bilmek de bu çirkin ahlakın bir türüdür. Tamahkar insanlar şaşırtıcı derecede küçük menfaatleri elde etmeyi kar olarak görürler. Örneğin arkadaşlarından önce davranarak daha iyi bir yere geçip oturmak ya da gittiği bir yerde hiç para harcamadan yemek yiyebilmek, tamahkar kişiler için mutluluk vesilesi olan önemli olaylardır. Katıldıkları bir davette açık büfeden faydalanabilmek için birbirinin önüne geçmeye çalışan, daha fazla yiyecek olan tabağı bir şekilde almaya çalışan insanlar da aynı basitlikte insanlardır. Dahası bunların çoğu hiç ihtiyacı olmadığı halde bir tabak yemeğe tamah edebilen insanlardır. Bu da göstermektedir ki tamahkarlık kişilerin sahip oldukları imkanların genişliği ya da darlığı ile değil, tamamen din ahlakından uzak basit bir ruha sahip olmaları ile ilgili bir konudur.
- Çok kısıtlı imkanlara sahip olmasına rağmen hiçbir ihtiyacını kimseye belli etmeyen onurlu insanlar olduğu gibi, son derece varlıklı olmasına rağmen elini sımsıkı tutan ve çok küçük şeylere bile tamah eden insanlar oldukça fazladır. Örneğin bazı insanlar hediye alma gibi konularda son derece tamahkardırlar. Böyle bir insan çevresindekilerden hediye alabilmek için sürekli olarak yılbaşı, doğum günü, yıldönümü gibi önemli günleri hatırlatırlar. Hediye almaları için arkadaşlarına şaka yollu imalarda bulunurlar. Sözde şaka olan bu imalar karşı tarafı bu kişiye hediye almaya zorlar. Bunun yanı sıra bir eşyayı sürekli olarak çok beğendiklerini söyleyerek karşısındaki kişinin o eşyayı kendisine hediye etmesi beklentisi içinde olurlar. Benzer şekilde, çok küçük şeylere tamah eder ve bunları elde etmeyi kendilerince kar olarak görürler.
Müslümanların Tamahkarlıktan Uzak Güzel Ahlakları
Müslümanlar, Allah’ın lütfetmesiyle soylu bir ruha sahip olduklarından Allah’ın “Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.” (Fatiha Suresi, 4-6) ayetlerinde bildirdiği şekilde her türlü nimet ve yardımı Allah’tan beklerler. İhtiyaç içinde olsalar bile bunu vakarlarından dolayı insanlara belli etmezler. Böyle güzel bir ahlakın makbuliyetine Rabbimiz şöyle dikkat çekmiştir:
“(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler...” (Bakara Suresi, 273)
En önemlisi de Müslümanlar kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile tavırları almaya değil, vermeye yöneliktir. Bu üstün ahlak özelliği bir başka ayette şu şekilde bildirilir:
“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler...” (Haşr Suresi, 9)
Ayette de bildirildiği üzere Müslümanlar, karşılaştıkları her ortamda, öncelikli olarak nefislerinin isteklerini değil, Allah’ın rızasına uygun olanı gözetirler. Kendi rahatlarını, ihtiyaçlarını ve isteklerini değil, Allah’ın rızası için hep başkalarının rahatını, ihtiyaçlarını ve isteklerini ön planda tutarlar. Bunun için fedakarlık yapar, emek harcar, fakat bunun karşılığını yalnızca Allah’tan umarlar. İşte bu üstün ahlak bir insana asil ve kaliteli bir ruh kazandırır. Bu nedenle müminler, kendilerini tanıyan kişilerde Allah’ın izniyle hayranlık ve takdir hisleri uyandıran yüksek bir ahlaka, maddi hiçbir şeyle elde edilemeyen üstün bir kişiliğe sahip olurlar.
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde iman edenleri tamahkarlığa karşı uyarmış, dünyayı hırs edinen ile edinmeyen insanlar arasındaki farkı şöyle bildirmiştir:
“Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine işini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yani dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (nimet ve malın)dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan başka hiçbir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu ahiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile malı) da boyun eğerek (rahatlıkla) gider.” (İbni Mace, Cilt10, Sf.374)
Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi bir tefekküründe, hırsla bir şeyin üstüne düşenin ondan mahrum olabileceğini şöyle hatırlatmıştır:
“Hırs, sebeb-i mahrumiyettir (mahrumiyet sebebidir); tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir (rahmet vesilesidir).” (Mektubat, sf.271)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Saat |
|
|
|
|
|
|
|
Sayın Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın Röportajlarını İzlemek İçin Tıklaynız... |
|
|
|
|
|
|
|
Merak Ettiğiniz Konuları Harun Yahya(Adnan Oktar)'nın Sitelerinde Arama Yapmak İçin: |
|
|
|
Bugün 27 ziyaretçi (41 klik) kişi burdaydı! |